Yara bakımının tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Tarih öncesi devirlerde tedavi sanatı ile ilgili bilgilerimiz yazılı belgelere değil, prehistorik resimlere dayanmaktadır. Bu tedavi usulleri hemen daima sihirbaz doktorun yaptığı sihir ya da büyüden ibarettir.
Medeniyetin beşiği denilen Mezopotamya'da İsa’dan 2000 yıl önce yaşamış olan ünlü Babil kralı Hamurabi'nin kitabelerinde çeşitli tıbbi hükümler bulunmaktaydı. Deşifre edilen tabletlerde büyü ve afsun karıştırılmış olmakla birlikte bol miktarda ilaç reçeteleri de vardı.
Eski Mısır'da yazı icad edilip, papirüsün kullanılması ve bunların incelenmesi ile o devre ait tıbbi bilgiler hakkında geniş malumat edinilmiştir. Özellikle Ebers tarafından 1862'de bulunan papirüsler tıp tarihi bakımından enteresan bilgiler ihtiva etmektedirler Bu papirüslerin İsa’dan 1500 yıl önce yazıldığı tahmin edilmektedir. Ebers papirüsleri 900 kadar reçete ihtiva etmekte olup bunlardan bir kısmı yara tedavisi ile ilgilidir. Nitekim bunlar arasında adı geçen Hint yağı hem lambalarda yakıt olarak kullanılırken, aynı zamanda müshil amaçlı ve yaralar, yanıklar için ilaç olarak dışardan kullanılmıştır. Yine Ebers papirüslerine göre yaralara ilk günü sargılarla taze et yapıştırılmaktadır. Ebers Papirüs’ünde kayıtlı diğer bir madde de asilbent olup, dışardan yaralara sürülebilen bir drog olarak geçmektedir.
Eski Yunanistan'da tıp, sihirbazlıktan ayrılıp yüksek bir standarda ulaşmıştır. Bu gelişme özellikle İsa’dan 1250 yıl önce yaşamış Aesculapius'la başlayıp, İÖ 460 yılında Cos/ İstanköy Adası’nda doğan Hippocrates (Hipokrat) ile devam etmiştir. Aesculapius Yunanistan'ın Delf şehrinde yaşamış bir kahin olup o kadar çok insanı iyi etmiştir ki, ölümünden sonra tanrılaştırılmış ve adına Asklepieia denilen tapınaklar yapılarak ona tapılmıştır. Bergama dahil birçok yerde bulunan bu tapınaklarda uygulanan ve mabed uykusu denen bir tedavi çok ünlüdür. Ayrıca tapınaklarda bulunan zehirsiz cinsten yılanlar, hastaların gözlerini ve yaralarını yalayarak tedavide kullanılmışlardır.
Tıbbın babası olarak kabul edilen Hipokrat'ın "Aforizma" ları 19. yüzyıla kadar batılı tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur. Hipokrat'ın meşhur aforizmalarının birinde şöyle denir; ilaçla iyi olmayan hastalıklar bıçakla tedavi edilir. Bıçakla iyi olmayanlar ise ateşle tedavi edilir. Ateşin (Key = Cauterisation) iyi etmediği hastalıklara tedavisi iyi olmayan marazlar gözüyle bakılmalıdır.
Hipokrat yaralarda katran (goudron) kullanmakla, antisepsiyi ilk uygulayan olmuştur. Yarada primer ve sekonder iyileşmeyi ilk defa Hipokrat tanımlamıştır. Ayrıca Hipokrat balı kirli yaraların temizlenmesinde kullanmıştır.
Eski Roma tıbbına baktığımızda, "De Re Medicina" isimli 8 kitaplık bir eser bırakan Celsus'u görüyoruz. Celsus'un 5. kitabında yara iyileşmesinden söz edilmekte ve bu amaçla kullanılan ilaçlar arasında zamk, güherçile, safran ve susam bulunmakta olup bunların ilk anestezik ilaçlar olduğu tahmin edilmektedir. Grekoromen devrin ün ünlü hekimi Bergama'lı Galien (131-200) ne yazık ki yara iyileşmesi konusunda cerahati ve irinleşmeyi övünülecek bir olay olarak kabul etmekle tıbbın ilerlemesini geciktirmek gibi bir hataya düşmüştür. Bu görüş yaralara kaynar yağ yerine basit pansuman kullanılarak iyi olacağını gösteren A. Pare'ye kadar devam etmiştir.
Eski Çağlarda muhtelif tanrı ve tanrıçaların şifa yetkilerine inanılırdı. Bu kabiliyet Bizans'ta aziz ve azizelere ve onlaran mukaddes bakiyelerine nakledilirdi. Bunlar arasında Aziz Yunus'un cüzzam'a, Aziz Sebastian'ın vebaya, Aziz Artemis'in tenasül hastalıklarına şifa getirdiklerine inanılırdı.
Buna benzer bir uygulama da, ortaçağda, bazı Avrupa ülkelerinde uygulanmış olan kralın el teması ile yaptığı tedavi girişimleridir.Dine dayanan bu tababetin yanıbaşında, 7. yüzyıldan itibaren, ilme yer veren ve eser yazan tabiplere de rastlanmaktadır. Nihayet 8. ve 9. yüzyıllarda İtalya’nın Salerno şehrinde Avrupa'nın teşkilatlı ilk Tıp Merkezi kabul edilen Salerno Mektebi kurulmuştur. Bu okulda deri hastalıkları cerrahi içinde kabul edilir ve bu hastalıklar çok defa civalı merhemler ile tedavi edilirdi.
El Zehravi'nin (936-1013) cerrahiye ilişkin yazdığı kitapta kesilere ve dağlama aletlerine ait 215 adet resim bulunmaktadır. Zehravi koter kullanımının yarar ve zararlarından söz eden ilk kişidir ve temiz tutulmayan yaralarda geç dönemde kanama olabileceğini, durdurmak için pens kullanımını, basınç yapmayı, kuru pansuman ve soğuk uygulamayı tanımlamıştır.
İbn-i Sina'nın ünlü kitabı Kanun uzun yıllar çeşitli tıp okullarında ders kitabı olarak okutulmuş, beş ciltten oluşan kitabın üçüncü cildi deri ve zührevi hastalıkları ile ilgili olup ikinci kitapta o devirde bilinen 760 basit ilacın listesi verilmiştir.
Selçuklu Türkleri döneminin en ünlü hekimlerinden biri de 1386 yılında Amasya'da doğmuş olan Hekim Şerafeddin Sabuncuoğlu'dur. Sabuncuoğlu El Zeyravi'nin El Tasrif eserinin küçük cerrahiye ait olan kısmını Türkçe'ye çevirerek, kişisel görüşlerini, kendine ait olan cerrahi aletleri ve bizzat yaptığı ameliyat ve girişimlerin resimlerini de katarak Cerrahiyet-ül Haniye adlı eseri yazmıştır. XV. yüzyılda Cerrah İbrahim Bin Abdullah tarafından hazırlanan Alaim-i Cerrahin adlı eserde bazı bölümler yara bakımı ile ilgilidir. Bunlardan birinci bölüm taze yaralar ve tedavilerinden, yedinci bölüm apse ve tedavisinden, dokuzuncu bölüm yılancık, sıraca, urlar ve ilaçlardan, 11. bölüm şarbon, dolamalar ve ilaçlardan, 14. bölüm yakılar, 15. bölüm ise merhemlerden söz etmektedir. Eski yazmaların incelenmesiyle yara tedavisi konusunda bazı ilgi çekici örneklere de rastlanılmaktadır. Katranın yaralarda kullanılmasından Osmanlı hekimleri söz ederken, örneğin; XVI. yüzyılda Nidai eserinde "el ve ayakta olan yaralara katranı birkaç kere sürseler iyi gelir" şeklinde ifadeler yer almaktadır. Yine Hekim Nidai, incibar kökünün yaralara karşı kullanılabileceğini yazmıştır. XVII. yüzyılda Salih bin Nasrullah kantaron için "kaynatılıp şekerle içilirse öksürüğü giderir, yaralara sürülürse iyi gelir" demiştir. XVII. yüzyılda sığır dili kuyruğu yakı halinde dışarıdan kullanılmıştır. Salih bin Nasrullah eserinde "sirke ile yapılan yakı cerahate iyidir" der. Asilbent, XVIII. yüzyıl saray eczacılığında yeri olan ve eski Mısır çarşısında da satılan bir ilaç olup dışarıdan sürülmek suretiyle yara iyileşmesinde kullanılmıştır. 1709 yılında Hollandalı H. Boerhaave'nin Latince yazdığı ve 1791 yılında Hekim Suphizade Abdülaziz Efendi'nin Türkçeye çevirdiği Aphorismalar adlı kitabın ikinci makalesi ayrılma ve yaralar hakkında olup apse, gangren, sifiliz ve yanıklara ilişkin bölümlerden oluşmaktadır.
Kırım Savaşında Florence Nightingale (1853-1856) hasta bakımına, hasta bakımında çevrenin önemine ve yara bakımı konularına değinmiştir. Osmanlı döneminde 1913-1914 yıllarında üniversite konferans salonlarında düzenlenen kurslara çok sayıda öğrenci katılmış; bu öğrencilere hasta bakımı üzerine çeşitli bilgiler verilmiştir. Kursları bitiren Safiye Hüseyin (Elbi), Kerime Salahar, Münire İsmail gibi Türk hanımları; Çanakkale ve Balkan Savaşlarında gönüllü hasta bakıcılığı yapmış, yaralılara bakarak büyük fedakârlıklar göstermişlerdir .
Opr. Dr. Cemil Topuzlu'nun cerrahiye ve yara bakımına ilişkin pek çok yazısı bulunmaktadır. 1943 yılındaki yazısında "Bir asır evveline gelinceye kadar memleketimizde diplomalı bir doktorun cerrahlık yaptığını bilenler yoktur. Eski zamanlarda cerrahlık bir takım ampiriklerin, ezcümle kırık ve çıkıklar için babadan oğula irsen geçen ve halk arasında kırıkçı adı ile tanınan bir sürü şarlatanların, yaralılar da berberlikten yetişmiş ve cerrah ismini taşıyan tımarcıların, sünnet ameliyesi de sünnetçilerin ellerinde bulunuyordu" demektedir. Opr. Dr. Cemil Topuzlu bir diğer yazısında; "Pek iyi hatırlıyorum: Altmış altı sene evvel henüz Mektebi Tıbbiyei Askeriye'nin son sınıfında bulunuyordum. Peritona, mafsallara, dimağa el sürmek şöyle dursun, en adi bir apseyi açmak bile çok tehlikeliydi. Herhangi bir ameliyattan sonra yaralar bitişmez, dikişler tutmaz ve birçok hasta yılancık, tetanoz ve septisemiden ölürlerdi" şeklinde yara bakımına ilişkin bilgiler bulunmaktadır .
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Dr. Sibel Erkal İlhan, S.B. Şişli Etfal Hastanesi Dermatoloji Kliniği Şefi Doç. Dr. Adem Köşlü, . Genel Tıp Tarihi. Ankara Ün. Tıp Fak. Yayınları no:68. Güzel İstanbul matbaası, Ankara, 1958.Demirhan Ü: Mısır Çarşısı Drogları. İÜ Tıp Fakültesi Tıp tarihi ve Deontoloji kürsüsü Doktora tezi. Sermet Matbaası, İstanbul, 1990., Aydın HX Yara ve Tedavisi. Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul, 1990., Atabek H: Ortaçağ Tababeti. İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Yayınları No:2272. İstanbul, 1977.